6 Nisan 2013 Cumartesi

Alpay Erdem'den Seçmeler

Selam! ^_^
Bu sınavlarla dolu haftada sıkıntıdan ölürken ne yapsam bilemedim, en iyisi Alpay'ın kitabından rastgele bir sayfa açıp bir şeyler yazayım dedim. Biraz gülümseyelim. ^_^

Yalnız ondan önce, birkaç hafta önce dergide yazdığı ve favorilerim arasına giren yazıyı yazayım. 


æ Dünyanın en efendi gibi bayılan insanı benim galiba. Öyle temiz bayılıyorum ki insan özenir. Geçenlerde evde kıkırdak küpemi takayım dedim. Yaklaşık iki ay önce sağ kulağımın tepesini deldirmiş, ilk kez de bir gece önce çıkarmıştım küpemi. İki ay sonra sağ kulağımın üzerine yatabilmek dev iyi geldi. Niyse, eveet; "niyse",... dedim takayım küpemi zaar, kıkırdak bu, boş bırakmaya gelmez, kulak memesi gibi değil ki, kolay kapanıyor, iki ay boşuna mı çektim acısını, ki gerçekten de çok seviyorum kıkırdak küpemi, kulaklarımda toplam dört delik var, en çok kıkırdak olanını seviyorum, deli çıkıyorum kıkırdak için, dedim takayım küpemi, bundan sonraları sabahları takar akşamları çıkarırım, bundan sonraları böyle yaparım, iyi olur. Gittim banyoya, geçtim aynanın karşısına, kıkırdak küpemi takacağım,.. takamıyorum, resmen kapanmış sanki delik, biraz uğraştım, baktım bayılacak gibi oldum, derhal salona geçip koltuğa oturdum. Özlem'im dedim, ben birazdan bayılacağım, şöyle biraz koltuğa uzanayım, bu arada sen bana küçük bir ayna getir lütfen, hatta küpemi takmama yardım bile et, bu arada ben bayılınca da korkma. Alpay'ım lütfen dedi ya. Böyle konularda şaka yapmanı istemiyorum, geçen bayıldığında aklım çıkmıştı, bir de sağı solu tekmeliyorsun, deli bayılıyorsun, "hıkıkh kıhıhk" falan yapıyorsun, kalbin duruyor, gerçekten hiç hoş değil dedi. Dedim şaka yapmıyorum. Birkaç dakika içinde bayılacağım, biraz önce bunu banyoda hissettim, aşırı konsantre oldum, gidiciyim ben dedim bayılma babında. Aynayı getirdi, aldı küpeyi, başladı kulağımla oynamaya. Alpay'ım kan geldi dedi. Dedim gelir. Girdi dedi. Dedim girer. Baktım girmiş hakikaten. Arkasından silikonunu da kendim taktım. Özlem'im kanları sildi hafiften. Dedim Özlem'im aynayı alır mısın elimden. Bayılıyor musun dedi. Dedim hem de ne bayılma, seyret şimdi, izle şovumu. Kendime gelmeye başladığımda Özlem'im başımdaydı. Ama dev korkmuş. Bir de ayılırken bayağı arafta kalıyorsunuz. Ne o taraftasınız ne bu tarafta. Korkunç bir şey. Defalarca n'oldu bana dedim mesela. Bayıldığımı unuttum. Uykudan uyanmak gibi değil. Bir de bu defa çok şiddetli bayılmışım. Sarsılarak titremişim. Yine kalbim durmuş. Defalarca tokat atmış Özlem'im. Bir de o kadar söyledim yani bayılıyorum diye. Bir de habersiz bayılsaydım demek ki aklı iyice çıkacaktı. İyi ki haberli bayılmışım. Niyse, birkaç dakika içinde kendime tam geldim, çalışma odama gidip İsmail Hasta Ruh çizmeye başladım. Her şey rutine hızla döndü. Yalnız ne kıkırdakmış. O günden bu güne yine hasretim sağ kulağımın üzerine yatmalara. Şöyle bir tekrar toparlasın, bir ara çıkarır, tekrar takarım. Bu arada da elbet yine bayılırım.


Ehehe. Bu arada bu kıkırdak olayını okuyunca aklıma arkadaşımın yaptığı esprimsi şey geldi.
Arkadaşlarla konuşuyoruz, diğer arkadaşım kıkırdağını deldirmiş, nasıl olduğunu falan anlatıyor işte, o da geldi ve dedi ki "DELDİRİRKEN KIKIRDADIN MI PEKİ?" ve hepimizi derin bir hüsrana sürükledi.
Öhöm, neyse.

İlk sayfadan başlayalım.

æ Merhaba.

æ Aslında en güzelini armut yapıyor. Her zaman için elmadan daha çok seviliyor ama asla elma gibi marka olmuyor. Şöhretin sıkıntısını elma çekerken armut seviyor seviliyor. Güzel bir hayat yaşıyor.

æ Armağan ve Hediye. İkisi de aynı manaya geliyor. Peki nasıl oluyor da Armağan, "şehirli erkek çocuğu" ismi iken, Hediye, "köylü kız çocuğu" ismi oluyor? Hadi çık bakalım işin içinden çıkabiliyorsan.

æ Çıkşarı diye bi laf var. On çık dışarı kuvvetinde. Sıkıyosa çıkma dışarı.

æ Uzun telefon mesajında, gönderenin ismi gözükmüyor ya önce, üstte kalıyor, en azından benim eski telefonumda öyleydi, ne bileyim, ben biraz heyecanlanıyorum.

æ Bir de telefonumu açmak için pin kodu girdiğimde, kod kabul edildi yazıyor ya, ne bileyim, ben yine biraz heyecanlanıyorum.

æ Biz o kadar fakirdik ki kola, eve törenle giriyordu.

æ Sevdiğin köpeğin sana saldırması kadar da büyük bir g.t olma düşünemiyorum.

æ Biraz önce Özlem'im, benim yakışıklı olduğumu söyledi. Asılıyor mu lan yoksa bu kadın bana? Öyle bi'şiy olabilir. Hayır evli, barklı da kadın. Utanmıyor da. Gerçi evet benimle evli ama yani ne bileyim, hiç utanmıyor. Biraz bi edep, biraz bi haya be. Süzer gibi de bakıyor. Allaam resmen kendi evimde tacize uğruyorum.

æ Bir insanı yanındayken özlemek, dünyanın en büyük salaklıklarından biridir. Lan yanında işte, ne özlüyosun? Öpsene, koklasana. Özlem gidersene madem öyle özleyeceğine. Edebi bi'şiyler olsun diye çektiğin şu çileye bak.

æ Her günü son gün gibi yaşamak diye bir s.k var. Arkadaşım, ben o günün yaşamımın son günü olduğunu bilsem üzüntümden depresyona girerim. Hiiç öyle son günümün tadını çıkarayım falan da demem. Diyemem. Son gün lan bu. Resmen 24 saat içinde y.rrağı yemek üzereyim. Nasıl eğleneyim? Öleceğim lan. Var mı ötesi? Gidiyorum. Yaman bunalıma girerim. Her gün mü çekeyim yani bu çileyi? Harbi şuursuzmuşsun her günü son gün gibi yaşa diyen, ben sana söyleyeyim.

æ Bir insanın karın boşluğuna vurmak gerçekten çok ayıp. Çünkü orada hiçbir şey yok. Sana karşı koyabilecek, ne bileyim bir böbrek yok, dalak yok, ciğer yok, hiçbir şey yok. Adı üstünde, karın boşluğu, boşluk. Ha bir insanı kavgada ısırmışsın, çimdik atmışsın, saçını çekmişsin, ha karın boşluğuna vurmuşsun, aynı şey. Aynı tıynetsizlik, aynı pis girmecilik.

Şimdilik bu kadar yeterli, okuduğunuz için teşekkürler. ^_^





1 yorum:

  1. http://www.webrazzi.com/2013/04/15/wordpress-guvenlik-onlemleri/
    dikkat et sen de

    YanıtlaSil