19 Ekim 2012 Cuma

Sleeping Beauty

Selam.. Öncelikle üzgünüm çünkü burayı biraz boşladım.. 1 hafta olmuş bir şey yazmayalı. Bir de kendi kendimi yiyorum, bakıyorum birileri bakmış bloga, "yeni bir şeyler göremediler laneeeeet -.-" diye.. Ama malum okul falan var, o yüzden.. Tabii muhtemelen inanmadınız, inanmayın da zaten okul var ama bi' şey yaptığım yok. -.- 

Bilmiyorum bu ara biraz böyle oldu. Sürekli uyumaya başladım yine. Evet evet, bundan bahsedeyim biraz.

Bi' insan uyuduğu için birilerinden özür diler mi? Ben diliyorum. :(
"Ya YİNE uyuyakaldım çok özür dilerim.." 

Bi' arkadaşımla aram açılsa, sebebi kesin benim uyumam olur. Uyumaktan insanlarla iletişim kuramıyorum artık :D:ASDa Uykucuyum biraz, birazcık, sanırım.. 
Bilmem ya ben seviyorum uyumayı. Uykusuz kalamıyorum falan, millete 2-3 saatlik uyku yetiyor mesela, bende hiç öyle olmaz, muhtemelen olmayacak da.. Bana göre hava hoş ama çevrem bunu pek iyi karşılamıyor tabii. :(
Bi' masal kahramanı olsam, kesinlikle Uyuyan Güzel olurdum anlayacağınız..
Bu yazıyı da gece yazıyorum, çünkü bütün gün uyuduğum için şu an mal gibi kalmış durumdayım D:AS:Da

Neyse, görüşmek üzereee ^_^




7 Ekim 2012 Pazar

Düşünüyoruumm..


Bazen öyle şeyler düşünüyorum ki en sonunda delireceğim lan. Yani çünkü sonu olmayan konular.. Mesela genelde, kalabalık yerlerdeyken falan düşündüğüm şey belli.. Açıklayayım..
Herkesin farklı hayatları var, ve biz tabii hiç kimseninkini tam olarak bilmiyoruz. Yolda yürürken ilk defa gördüğümüz ve aynı yerde olup görmediğimiz insanlar var.. Tabii gayet normal biliyorum. :( 
Oğlum bir kere de saçmalamayayım ya huf. :D Neyse işte.. Yani düşünsenize, bu hayatlardan haberimiz bile yok. Mesela kalabalık bir yerde yürüyoruz, herkesin aklında farklı bir düşünce var, herkes farklı yerlere gidiyor, herkesin amacı farklı.. Biz o an bir şey düşünürken, başkaları bambaşka şeyler düşünüyor.. Atıyorum mesela otobüsteyiz, kimin nereye gittiği belli değil, belki birisi o anda ölümüne gidiyor, birisi kurtuluşuna.. Yalnız şu an konuyu nasıl devam ettirip nasıl bitireceğimi bilemedim bu yüzden de hafiften saçmalayaraktan yazıyı uzatayım bari kısa olmasın.. Zaten doğru düzgün yazamıyorum.. Çok dertliyim çok.. 
Ya zaten sanırım anlatmak istediğimi anladınız. Biz o anda kişinin sadece dışını görüyoruz ama nasıl bi' hayatı var, neler yaşıyor, gördüğümüz yerden sonra nereye gidecek, ne yapacak bilmiyoruz.. Dünyadaki milyarlarca insanın da böyle olduğunu düşünürsek uuuu kaç tane hayat var lan böyle...Düşünsenize.. Çok şey.. "şey" ne olduğunu bilmiyorum ve bulamıyorum da.. Ama bunları düşünmekten kendimi alamıyorum. Aklımı çıldıracağım, deli çıkacağım...(Alpay Erdem'i severim hany)
Çabalayacaktım ama daha fazla uzatmayayım bari..Çok saçma oluyor falan sonra.. Soğursunuz blogtan "bu ne amk" diyerek.. Görüşmek üzereeeeeeeee ^_^

3 Ekim 2012 Çarşamba

Yiğit Özgür - Ergenlik


Selam.. Bu yazıyı seviyorum, Yiğit'i seviyorum..
2004, Aralık'ta Hayvan dergisinde yazdığı köşe yazısı. Bu yazıyı sizinle de paylaşmak istedim.


"Ergenlik nedir bilmiyorum... Muhteşem çocukluk dönemimin bitimine denk gelen berbat zamanlardı sadece... Olması gerekenin aksine vücudumda tüyler çıkmadı. Boyum uzamadı. Sesim kalınlaşmadı... Önceleri komik görünüyordum diğer çocukların arasında... Sonra da görünmez oldum zaten.

Çocukluk öyküleri yazsaydım ne güzel olacaktı. Salak gibi ergenlik öyküleri diye köşe yapmışsınız... Salaklar...

Evet her neyse... Günlerden bir gün beni gibi bir çocukla tanıştım. Oğuz... tek şansım odur. Bir de karikatür... Hayatta kalmamı sağlamışlardır.

Evin önündeki duvarda oturduğumuz bir gün oğuz paçamı sıvadı. 'Vay göööt!!! Bacaklarında kıl çıkmış lan!' diye bağırdı. Bir süre benimle konuşmadı... Çok geçmeden onun da bacaklarında kıllar çıkmaya başlayınca eski muhabbetimize geri döndük....

'Hiç ergenliğe girmedim' diyerek büyüyenlerdenim. Şanslıyım belki de.. 'ah ulan gençliğimizde neydik be' falan diye üzülmeme gerek kalmayacak. Bir yerleri eksik kalmış yaşlı bir amca olacağım.. sanırım.

'Yaşıtlarım gezip oynarken ben karikatür çizdim' diye bir cümle var ya hani... ağzına sıçayım o cümlenin... 'bana ayıp oldu' diye düşündüm hep... 'bana ayıp ediyorsun allah'ım...'

Üniversite ikinci sınıfta sesim kalınlaştı. üçüncü sınıfta boyum uzadı. birinci sınıftayken hocanın oğlu sanırlardı. Hoca da beni markete sigara almaya gönderirdi... O hocanın da kötüne koyayım.

Cırcır böceklerinin sesinin yıldızlardan geldiğini sanırdım küçükken... Bunu birine anlattım. O da dedi ki: 'Aaa ben de öyle sanırdım lan'... ulan dedim, ne kadar romantik çocuğum diye seviniyodum ben de... herkes aynıymış.

Sonra bir gün top oynayıp eğlenirken Oğuz dedi ki: 'Bak lan, hayat ne güzel...' sonra top oynamaya devam ettik... Bu Oğuz'un intihar etmemek için bulduğu dandik bir formüldü... Kimse ölmediğine göre işe yaradı belki de.

Öyle çok süper aile ilişkilerim yoktu. Anneannem çok acayip kadındı. Bunu birine anlattım. O da dedi ki: 'Aaa benim anneannem de çok acayip kadındır lan'... eeeh yeter be! dedim. En şahanesi benimki işte. Hiç özel bir şeyim olmadığını öğrenmekten sıkıldım artık lan!!

Evet ne diyordum, anneannem çok güzel insandı. Televizyonda Cem Yılmaz'ı görüp bana saçımı kazıtmamı ve küpe takmamı önermiştir. 'Delirdin mi anneanne' demiştim. 'Eğri büğrü kafam var, nasıl kazıtayım... sen de televizyonda ne görsen istiyosun ha...'

Sonra bir gün anneannemi kaybettim...
Cem Yılmaz'ın saçları uzadı.
Derin bir nefes aldım...
Başladım ağlamaya.

Başka bir gün bir kıza şöyle bir şey yazdım:

Gidiyorsun demek...
Şunu iyi bil kızım
Ben elimi sallasam...
Ben elimi sallasam,
Küçük bir rüzgardan
Başka hiç bi şey olmaz. 
Ben elimi sallasam,
Saçlarına takılır.
Ben elimi sallasam...
Ancak sen giderken 
Arkandan sallarım.
Güle güle demek için.
Güle güle...

İşin komiği kızın gittiği falan yoktu. Sevgili olduk hatta bir iki ay. Sonra parkta bir konuşma yapıp ayrıldım ondan. İstanbul'a gidip bir mizah dergisine girmeliydim. Bir iki yıl sürünmeliydim. Ona istediği hayatı veremezdim. Vız vız konuştum işte saçma sapan. Bana evlenme teklif etti. Güldük... Sarıldı bana.. sonra gitti. Daha öpmemiştim bile.

Bir mektubunda kızlardan, ilişkilerden yakınan arkadaşıma 'bizden geçti ama bize göstermediler oğlum' diye cevap yazdım. Sonra o arkadaşım onlarca kadınla birlikte oldu. Bana ergenliğin acısını çıkarttığını söyledi. Oysa o acıyı çıkartmanın tek yolu, zamanında o yaşa uygun yaşamaktı...

Anneler, babalar!.. Çocuğunuz ergenliğe girdiği zaman beni hatırlayın...

Anneler babalar beni unutmayın.
Bana böyle bir fırsat verdiği için hayvan dergisine teşekkür ederim.

ne güzel unutmuştum lan..."




2 Ekim 2012 Salı

Saçmalamak iyidir iyi :m


Genelde ciddiyeti sevmem. Yani tabii yerine göre.. Ama saçmalamayı çok seviyorum, bu kesin. Ama sanırım bazen biraz abartıyorum. İnsanın arkadaşları da mallık yapmaya meraklı olunca, ortaya böyle bir şey çıkıyor tabii ister istemez..
Face'e ekleyen bazı insanların, -özellikle de sınıftan, okuldan olanlar- beni ekleyip, bir süre sonra silmelerinden nasıl bir şey olduğunu anlayabilirsiniz sanırım. :D Ehehe biliyorum rezillik, birkaç kere böyle bir şey oldu. Ben de bazen diyorum ki, biraz ciddi mi takılsam.. Bazılarının bu halimden hoşlanmadığı, veya farklı, çocuksu vs. bulduğu kesin. İnsanlarda olduğumdan farklı bi' izlenim de yaratmak istemiyorum çünkü.
Ama bu çok saçma, ben böyle mutluysam ve böyleyken eğleniyorsam, tabii ki böyle kalırım. Kimseye kendimi beğendirmek zorunda olmadığıma göre ciddiyete de her zaman gerek yok. Böyle mal mal kendi kendime tartışıyorum işte..
Yani kendimiz olmak en kolayı zaten. Mutlaka bize benzeyen birini bulabiliyoruz, öyle ya da böyle.. Ay n'apıyorum lan ben hayat dersi verir gibi :D:ASD:AS
Mesela burada yazı yazarken de, daha ciddiyim çünkü burada her zaman olduğum gibi olmam pek normal olmaz, böyle iyi bence, idare edeceğiz..

Bu arada, artık bloga her gün birileri bakıyor sanırım.. Yani tesadüf eseri mi bakanlar oluyor yoksa açıp bakıyor musunuz bilmiyorum ama, cidden çok seviniyorum, bir yandan da yazı yazayım telaşında oluyorum. Bi' arkadaşım sevineyim diye sürekli girip bana piçlik yapıyor da olabilir ama neyse.. 

Görüşmek üzere, çok çok teşekkür ederim. ^_^