Selam! Tekrardan buradayım.
Az önce eski defterleri falan karıştırırken, eski bir sınav kağıdımı buldum. Bu kağıdın kopyasının bende olma sebebi ise, NORMALDE BURADA REKLAM GİRMESİ GEREKİRDİ AMA BİZDE ÖYLE ŞEYLER OLMADIĞI İÇİN HEMEN AÇIKLIYORUM ARKADAŞLAR MERAK ETMEYİN ÖHÖM
8. sınıftayken Türkçe dersinde öğretmen bize 30 puanlık kompozisyon yazdırırdı. Her sınavda sayfa düzeni, imla kuralları, kompozisyonun ne kadar iyi olduğuna göre oradan 30 puan alıyorduk yani. Ben de şimdi o yazdığım kompozisyonlardan birini buldum, sizinle paylaşiciim. Öğretmen çok beğenmiş ve bunu temize geçirmemi istemişti çünkü, o yüzden bende hala bu kağıt. Hangi kafayla yazdıysam, neyse, evet..
Konu: Siyah
Siyah; karanlığın, boşluğun rengidir. Ben siyah rengin yerinde olmak istemezdim. Çünkü eminim ki onun hep karanlık içini yakıyordur. Yalnız, kimsesiz bir renktir o. Belki de, ağlıyordur ama biz göremiyoruzdur? Gözyaşları yine boşluğa akar.. Ama neye yarar ki? Boşluk da siyah.. O da göremez gözyaşlarını..
Sanırım siyah bunun için koyu bir renk. Çok fazla ağlamış yalnızlıktan. Ağlamış ama gözyaşları da siyah akmış, daha çok kirletmiş onu. Daha çok koyulaştırmış.. Renklerin en koyusu o; çünkü en yalnızı da o... Bir renkle bile birleşemez. Birleşmeye kalksa, alır o rengi de çeker yalnızlığına. Öldürür o rengi koyuluğuyla.
Ben siyah rengi çok sevmem.. Bence genelde yalnız, üzgün, mutsuz kişiler sever siyah rengi. Çünkü o tüm kötü duyguların rengidir. Karamsarlığın, mutsuzluğun, hüznün rengidir o. Bu kadar kötü duyguyu içinde barındıran bir rengi kim çok sevebilir ki zaten? Ancak onun gibi olanlar.. Onlar siyah rengi sevseler, arkadaşlığa çağırsalar bile duymaz o. Çünkü çok yüksek sesle ağlar ve üstelik bunu sadece kendisi duyar. Aslında biraz sussa, ağlamayı bıraksa, onu yalnızlıktan çekip çıkaracak dostça elleri görüp yalnızlıktan kurtulur belki. Ama o susmaz ve bu yüzden de sonsuza kadar kendi yalnızlığının içinde esir kalacak..
Aferin!
Kompozisyonunu A4'e yaz ve getir.
Evet, gerçekten de ben neden böyle bi' şey yazmışım ki? Hayır, öyle edebi biri falan da değilim. Hatta bildiğin gayet odunum yani, nasıl böyle şeyleri dökmüşüm kalemimden? DELİ ÇIKACAĞIM DELİ. HALLA HALLA YA, neden böyle şeyler yazıyorsun? ZORUN NE??????? Sonra düşün düşün bulama neden yazdığını!!! DEFOL!!!
Bazı yerlerde sağlam saçmalamışım ama, çok üstünde durmamak lazım 40 dakikalık bir sınavda kim bilir kaç dakikayı ayırabildim buna. Evet kendimi haklı çıkarmaya çalışıyorum şu an ehe mehe.
Neyse, sonuç olarak bu panoya asılmıştı, diğer sınıflarda okutulmuştu ve tabii ki tam puan almıştım. :Dd.dD:d YİNE YAKIYORUM.
Ha, son kez, GAYET DE SEVİYORUM LAN SİYAH RENGİ, AKLIMI ÇILDIRIYORUM HATTA SİYAH RENK İÇİN. GİTMİŞİM BURADA, "AY YOK BEN SEVMEM EHE MEHE BEN ÇÜNKÜM HİÇ KARAMSAR BİR KIZ DEĞİLİM" YAPMIŞIM. DEFOL!!1 PİS YALANCI PİSLİK. NE ANLARSIN SEN? ZORLA SİNİRLENDİRTTİTTİRİYORLAR YA.
BU DA BÖYLE BİR ANIMDIR İŞTE ÇOK ÇOK ÇOK ÇOK SEVGİLİ OKUYUCU. (Okuyucuya güzel şeyler söyleyeyim de beni sevsin. Şaka şaka öyle olsun diye demedim. İçimden geldi. Çok ciddiyim. Beybilerin beybolaştığı andayız şu an. Görüşürüz.)
6 Nisan 2013 Cumartesi
Alpay Erdem'den Seçmeler
Selam! ^_^
Bu sınavlarla dolu haftada sıkıntıdan ölürken ne yapsam bilemedim, en iyisi Alpay'ın kitabından rastgele bir sayfa açıp bir şeyler yazayım dedim. Biraz gülümseyelim. ^_^
Yalnız ondan önce, birkaç hafta önce dergide yazdığı ve favorilerim arasına giren yazıyı yazayım.
æ Dünyanın en efendi gibi bayılan insanı benim galiba. Öyle temiz bayılıyorum ki insan özenir. Geçenlerde evde kıkırdak küpemi takayım dedim. Yaklaşık iki ay önce sağ kulağımın tepesini deldirmiş, ilk kez de bir gece önce çıkarmıştım küpemi. İki ay sonra sağ kulağımın üzerine yatabilmek dev iyi geldi. Niyse, eveet; "niyse",... dedim takayım küpemi zaar, kıkırdak bu, boş bırakmaya gelmez, kulak memesi gibi değil ki, kolay kapanıyor, iki ay boşuna mı çektim acısını, ki gerçekten de çok seviyorum kıkırdak küpemi, kulaklarımda toplam dört delik var, en çok kıkırdak olanını seviyorum, deli çıkıyorum kıkırdak için, dedim takayım küpemi, bundan sonraları sabahları takar akşamları çıkarırım, bundan sonraları böyle yaparım, iyi olur. Gittim banyoya, geçtim aynanın karşısına, kıkırdak küpemi takacağım,.. takamıyorum, resmen kapanmış sanki delik, biraz uğraştım, baktım bayılacak gibi oldum, derhal salona geçip koltuğa oturdum. Özlem'im dedim, ben birazdan bayılacağım, şöyle biraz koltuğa uzanayım, bu arada sen bana küçük bir ayna getir lütfen, hatta küpemi takmama yardım bile et, bu arada ben bayılınca da korkma. Alpay'ım lütfen dedi ya. Böyle konularda şaka yapmanı istemiyorum, geçen bayıldığında aklım çıkmıştı, bir de sağı solu tekmeliyorsun, deli bayılıyorsun, "hıkıkh kıhıhk" falan yapıyorsun, kalbin duruyor, gerçekten hiç hoş değil dedi. Dedim şaka yapmıyorum. Birkaç dakika içinde bayılacağım, biraz önce bunu banyoda hissettim, aşırı konsantre oldum, gidiciyim ben dedim bayılma babında. Aynayı getirdi, aldı küpeyi, başladı kulağımla oynamaya. Alpay'ım kan geldi dedi. Dedim gelir. Girdi dedi. Dedim girer. Baktım girmiş hakikaten. Arkasından silikonunu da kendim taktım. Özlem'im kanları sildi hafiften. Dedim Özlem'im aynayı alır mısın elimden. Bayılıyor musun dedi. Dedim hem de ne bayılma, seyret şimdi, izle şovumu. Kendime gelmeye başladığımda Özlem'im başımdaydı. Ama dev korkmuş. Bir de ayılırken bayağı arafta kalıyorsunuz. Ne o taraftasınız ne bu tarafta. Korkunç bir şey. Defalarca n'oldu bana dedim mesela. Bayıldığımı unuttum. Uykudan uyanmak gibi değil. Bir de bu defa çok şiddetli bayılmışım. Sarsılarak titremişim. Yine kalbim durmuş. Defalarca tokat atmış Özlem'im. Bir de o kadar söyledim yani bayılıyorum diye. Bir de habersiz bayılsaydım demek ki aklı iyice çıkacaktı. İyi ki haberli bayılmışım. Niyse, birkaç dakika içinde kendime tam geldim, çalışma odama gidip İsmail Hasta Ruh çizmeye başladım. Her şey rutine hızla döndü. Yalnız ne kıkırdakmış. O günden bu güne yine hasretim sağ kulağımın üzerine yatmalara. Şöyle bir tekrar toparlasın, bir ara çıkarır, tekrar takarım. Bu arada da elbet yine bayılırım.
Ehehe. Bu arada bu kıkırdak olayını okuyunca aklıma arkadaşımın yaptığı esprimsi şey geldi.
Arkadaşlarla konuşuyoruz, diğer arkadaşım kıkırdağını deldirmiş, nasıl olduğunu falan anlatıyor işte, o da geldi ve dedi ki "DELDİRİRKEN KIKIRDADIN MI PEKİ?" ve hepimizi derin bir hüsrana sürükledi.
Öhöm, neyse.
İlk sayfadan başlayalım.
æ Merhaba.
æ Aslında en güzelini armut yapıyor. Her zaman için elmadan daha çok seviliyor ama asla elma gibi marka olmuyor. Şöhretin sıkıntısını elma çekerken armut seviyor seviliyor. Güzel bir hayat yaşıyor.
æ Armağan ve Hediye. İkisi de aynı manaya geliyor. Peki nasıl oluyor da Armağan, "şehirli erkek çocuğu" ismi iken, Hediye, "köylü kız çocuğu" ismi oluyor? Hadi çık bakalım işin içinden çıkabiliyorsan.
æ Çıkşarı diye bi laf var. On çık dışarı kuvvetinde. Sıkıyosa çıkma dışarı.
æ Uzun telefon mesajında, gönderenin ismi gözükmüyor ya önce, üstte kalıyor, en azından benim eski telefonumda öyleydi, ne bileyim, ben biraz heyecanlanıyorum.
æ Bir de telefonumu açmak için pin kodu girdiğimde, kod kabul edildi yazıyor ya, ne bileyim, ben yine biraz heyecanlanıyorum.
æ Biz o kadar fakirdik ki kola, eve törenle giriyordu.
æ Sevdiğin köpeğin sana saldırması kadar da büyük bir g.t olma düşünemiyorum.
æ Biraz önce Özlem'im, benim yakışıklı olduğumu söyledi. Asılıyor mu lan yoksa bu kadın bana? Öyle bi'şiy olabilir. Hayır evli, barklı da kadın. Utanmıyor da. Gerçi evet benimle evli ama yani ne bileyim, hiç utanmıyor. Biraz bi edep, biraz bi haya be. Süzer gibi de bakıyor. Allaam resmen kendi evimde tacize uğruyorum.
æ Bir insanı yanındayken özlemek, dünyanın en büyük salaklıklarından biridir. Lan yanında işte, ne özlüyosun? Öpsene, koklasana. Özlem gidersene madem öyle özleyeceğine. Edebi bi'şiyler olsun diye çektiğin şu çileye bak.
æ Her günü son gün gibi yaşamak diye bir s.k var. Arkadaşım, ben o günün yaşamımın son günü olduğunu bilsem üzüntümden depresyona girerim. Hiiç öyle son günümün tadını çıkarayım falan da demem. Diyemem. Son gün lan bu. Resmen 24 saat içinde y.rrağı yemek üzereyim. Nasıl eğleneyim? Öleceğim lan. Var mı ötesi? Gidiyorum. Yaman bunalıma girerim. Her gün mü çekeyim yani bu çileyi? Harbi şuursuzmuşsun her günü son gün gibi yaşa diyen, ben sana söyleyeyim.
æ Bir insanın karın boşluğuna vurmak gerçekten çok ayıp. Çünkü orada hiçbir şey yok. Sana karşı koyabilecek, ne bileyim bir böbrek yok, dalak yok, ciğer yok, hiçbir şey yok. Adı üstünde, karın boşluğu, boşluk. Ha bir insanı kavgada ısırmışsın, çimdik atmışsın, saçını çekmişsin, ha karın boşluğuna vurmuşsun, aynı şey. Aynı tıynetsizlik, aynı pis girmecilik.
Şimdilik bu kadar yeterli, okuduğunuz için teşekkürler. ^_^
Bu sınavlarla dolu haftada sıkıntıdan ölürken ne yapsam bilemedim, en iyisi Alpay'ın kitabından rastgele bir sayfa açıp bir şeyler yazayım dedim. Biraz gülümseyelim. ^_^
Yalnız ondan önce, birkaç hafta önce dergide yazdığı ve favorilerim arasına giren yazıyı yazayım.
æ Dünyanın en efendi gibi bayılan insanı benim galiba. Öyle temiz bayılıyorum ki insan özenir. Geçenlerde evde kıkırdak küpemi takayım dedim. Yaklaşık iki ay önce sağ kulağımın tepesini deldirmiş, ilk kez de bir gece önce çıkarmıştım küpemi. İki ay sonra sağ kulağımın üzerine yatabilmek dev iyi geldi. Niyse, eveet; "niyse",... dedim takayım küpemi zaar, kıkırdak bu, boş bırakmaya gelmez, kulak memesi gibi değil ki, kolay kapanıyor, iki ay boşuna mı çektim acısını, ki gerçekten de çok seviyorum kıkırdak küpemi, kulaklarımda toplam dört delik var, en çok kıkırdak olanını seviyorum, deli çıkıyorum kıkırdak için, dedim takayım küpemi, bundan sonraları sabahları takar akşamları çıkarırım, bundan sonraları böyle yaparım, iyi olur. Gittim banyoya, geçtim aynanın karşısına, kıkırdak küpemi takacağım,.. takamıyorum, resmen kapanmış sanki delik, biraz uğraştım, baktım bayılacak gibi oldum, derhal salona geçip koltuğa oturdum. Özlem'im dedim, ben birazdan bayılacağım, şöyle biraz koltuğa uzanayım, bu arada sen bana küçük bir ayna getir lütfen, hatta küpemi takmama yardım bile et, bu arada ben bayılınca da korkma. Alpay'ım lütfen dedi ya. Böyle konularda şaka yapmanı istemiyorum, geçen bayıldığında aklım çıkmıştı, bir de sağı solu tekmeliyorsun, deli bayılıyorsun, "hıkıkh kıhıhk" falan yapıyorsun, kalbin duruyor, gerçekten hiç hoş değil dedi. Dedim şaka yapmıyorum. Birkaç dakika içinde bayılacağım, biraz önce bunu banyoda hissettim, aşırı konsantre oldum, gidiciyim ben dedim bayılma babında. Aynayı getirdi, aldı küpeyi, başladı kulağımla oynamaya. Alpay'ım kan geldi dedi. Dedim gelir. Girdi dedi. Dedim girer. Baktım girmiş hakikaten. Arkasından silikonunu da kendim taktım. Özlem'im kanları sildi hafiften. Dedim Özlem'im aynayı alır mısın elimden. Bayılıyor musun dedi. Dedim hem de ne bayılma, seyret şimdi, izle şovumu. Kendime gelmeye başladığımda Özlem'im başımdaydı. Ama dev korkmuş. Bir de ayılırken bayağı arafta kalıyorsunuz. Ne o taraftasınız ne bu tarafta. Korkunç bir şey. Defalarca n'oldu bana dedim mesela. Bayıldığımı unuttum. Uykudan uyanmak gibi değil. Bir de bu defa çok şiddetli bayılmışım. Sarsılarak titremişim. Yine kalbim durmuş. Defalarca tokat atmış Özlem'im. Bir de o kadar söyledim yani bayılıyorum diye. Bir de habersiz bayılsaydım demek ki aklı iyice çıkacaktı. İyi ki haberli bayılmışım. Niyse, birkaç dakika içinde kendime tam geldim, çalışma odama gidip İsmail Hasta Ruh çizmeye başladım. Her şey rutine hızla döndü. Yalnız ne kıkırdakmış. O günden bu güne yine hasretim sağ kulağımın üzerine yatmalara. Şöyle bir tekrar toparlasın, bir ara çıkarır, tekrar takarım. Bu arada da elbet yine bayılırım.
Ehehe. Bu arada bu kıkırdak olayını okuyunca aklıma arkadaşımın yaptığı esprimsi şey geldi.
Arkadaşlarla konuşuyoruz, diğer arkadaşım kıkırdağını deldirmiş, nasıl olduğunu falan anlatıyor işte, o da geldi ve dedi ki "DELDİRİRKEN KIKIRDADIN MI PEKİ?" ve hepimizi derin bir hüsrana sürükledi.
Öhöm, neyse.
İlk sayfadan başlayalım.
æ Merhaba.
æ Aslında en güzelini armut yapıyor. Her zaman için elmadan daha çok seviliyor ama asla elma gibi marka olmuyor. Şöhretin sıkıntısını elma çekerken armut seviyor seviliyor. Güzel bir hayat yaşıyor.
æ Armağan ve Hediye. İkisi de aynı manaya geliyor. Peki nasıl oluyor da Armağan, "şehirli erkek çocuğu" ismi iken, Hediye, "köylü kız çocuğu" ismi oluyor? Hadi çık bakalım işin içinden çıkabiliyorsan.
æ Çıkşarı diye bi laf var. On çık dışarı kuvvetinde. Sıkıyosa çıkma dışarı.
æ Uzun telefon mesajında, gönderenin ismi gözükmüyor ya önce, üstte kalıyor, en azından benim eski telefonumda öyleydi, ne bileyim, ben biraz heyecanlanıyorum.
æ Bir de telefonumu açmak için pin kodu girdiğimde, kod kabul edildi yazıyor ya, ne bileyim, ben yine biraz heyecanlanıyorum.
æ Biz o kadar fakirdik ki kola, eve törenle giriyordu.
æ Sevdiğin köpeğin sana saldırması kadar da büyük bir g.t olma düşünemiyorum.
æ Biraz önce Özlem'im, benim yakışıklı olduğumu söyledi. Asılıyor mu lan yoksa bu kadın bana? Öyle bi'şiy olabilir. Hayır evli, barklı da kadın. Utanmıyor da. Gerçi evet benimle evli ama yani ne bileyim, hiç utanmıyor. Biraz bi edep, biraz bi haya be. Süzer gibi de bakıyor. Allaam resmen kendi evimde tacize uğruyorum.
æ Bir insanı yanındayken özlemek, dünyanın en büyük salaklıklarından biridir. Lan yanında işte, ne özlüyosun? Öpsene, koklasana. Özlem gidersene madem öyle özleyeceğine. Edebi bi'şiyler olsun diye çektiğin şu çileye bak.
æ Her günü son gün gibi yaşamak diye bir s.k var. Arkadaşım, ben o günün yaşamımın son günü olduğunu bilsem üzüntümden depresyona girerim. Hiiç öyle son günümün tadını çıkarayım falan da demem. Diyemem. Son gün lan bu. Resmen 24 saat içinde y.rrağı yemek üzereyim. Nasıl eğleneyim? Öleceğim lan. Var mı ötesi? Gidiyorum. Yaman bunalıma girerim. Her gün mü çekeyim yani bu çileyi? Harbi şuursuzmuşsun her günü son gün gibi yaşa diyen, ben sana söyleyeyim.
æ Bir insanın karın boşluğuna vurmak gerçekten çok ayıp. Çünkü orada hiçbir şey yok. Sana karşı koyabilecek, ne bileyim bir böbrek yok, dalak yok, ciğer yok, hiçbir şey yok. Adı üstünde, karın boşluğu, boşluk. Ha bir insanı kavgada ısırmışsın, çimdik atmışsın, saçını çekmişsin, ha karın boşluğuna vurmuşsun, aynı şey. Aynı tıynetsizlik, aynı pis girmecilik.
Şimdilik bu kadar yeterli, okuduğunuz için teşekkürler. ^_^
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)